Tabi bu arada Ermenistan başta olmak üzere iç ve dış gelişmeler konusunda liderlerle fikir teatisi yapma ihtiyacı hisseden ***hurbaşkanı Gül, muhalefet partilerinin Genel Başkanları Baykal, Bahçeli ve Türk'e sürpriz bir davette bulundu.

Sebebi sonradan anlaşılan davetin şifresine gelince: "Gül pişirecek, Erdoğan yiyecek..."

Çünkü; Başbakan Erdoğan siyaseten kavgalı olduğu muhalefetle "gelin Anayasayı değiştirelim" diye görüşemeyeceğini biliyor ve Gül'ü devreye sokuluyordu.

Ama görünen o ki Baykal ve Bahçeli'nin tavrı Çankaya'ya rağmen değişmeyecek.

İşte bu nedenle önümüzde muhtemel bir "Anayasa değişikliği" görünmüyor.

Hele ki, daha iki yaşına girmemiş maddelerin değiştirilmesi, milletvekilliği ve ***hurbaşkanı seçimlerinin süreleri ile bir kez daha oynanması konusunda Bahçeli ve Baykal asla taviz vermiyor.

Yani daha açık bir deyişle; Baykal, dokunulmazlık kalkmadan genel bir değişikliği...

Bahçeli ise; şahsi sorumluluk önerisi kabul edilmeden parti kapatma maddesinin değiştirilmesini, görüşmeye bile yanaşmıyor.

"Taraf"lı öneriler

GÖRÜNEN o ki Başbakan Erdoğan'ın ***hurbaşkanı Gül'ü devreye sokması da sonuç vermeyecek.

Bu da demek oluyor ki, Erdoğan başka açılımlara yelken açmak zorunda kalacak.

Tabi ***hurbaşkanının inisiyatif alması sadece bu konuyla sınırlı değil.

Asıl konu "Kürt açılımı!"

İşte bu nedenle hükümet de bu konudaki açılımlar için yeniden Çankaya'yı devreye sokarak, "partiler üstü kabul düzeyi" yaratmaya çalışıyor.

Nasıl mı?

Obama ziyareti sonrasında Kürt açılımı konusunda AKP hükümetinin önemli adımlar atacağı beklentisi zaten oluşmuştu.

Hatta Haziran ayı bu anlamda milat kabul ediliyordu.

Kulisler ise terörün biteceği, Kürt açılımının daha da genişleyeceği konusunda, somut olmasa da önemli bilgilerle kaynıyordu.

İşte tam bu günlerde ***hurbaşkanı Gül'ün "Türkiye için fırsat doğdu" sözleri hedefi daha somut hale getirdi.

Getirdi getirmesine ancak hedefe gidilecek yolun ve atılacak adımların, başka bir deyişle verilecek ödünlerin neler olduğu konusunda bir netlik yoktu.

Ancak bugün "Barış İçin 20 Kolay Öneri" başlığı ile çıkan Taraf Gazetesi sahibinin sesi olarak bugün o ödünleri baştan aşağı sıralayıverdi!

Tıpkı şunlar gibi;

- Korucu alımları durdurulsun.

- Kürt basını üzerindeki baskılar kalksın.

- Öcalan'ın cezaevi koşulları iyileştirilsin.

- Dağlardaki ‘milliyetçi sloganlar' silinsin.

- 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkenceler için devlet özür dilesin.

- Operasyonlarda ölen PKK'lıların cenazeleri ailelerine verilsin (vs. vs. vs).

Yanıt bekleyen sorular

YÜCE Türk milletinin gözünün içine baka baka sergilenen bu oyunun şifrelerini dün yaptığı grup konuşmasında açığa çıkaran MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli, doğal olarak iktidar edenlerle birlikte bu amaca hizmet edenlere şu soruları yöneltti:

"Mutabık kalınan zemin hangisidir?"

"Kimlerle anlaşılmış, kimlerin onayı alınmıştır?"

"Mutabakat süreci kimlerle olgunlaştırılmış, kime sorulmuş ve kimlerle mutabık kalınmıştır?

"Kaçırılmaması gereken fırsat ve fırsat tanımındaki maksat nedir?"

Devlet katında mutabakat olduğunu söyleyen ***hurbaşkanı Gül'e karşı sessiz kalan Başbakan'a da yüklenen Bahçeli; "Sayın Başbakan sütre gerisine çekilerek kamuoyunun psikolojik olarak hazırlanma sürecine izleyici kalıyor.

Buradaki amaç sayın ***hurbaşkanı'nı ön saflara çıkarıp Türk toplumuna şifreli mesajlar vermesini sağlamak. Yani bunun adı düpedüz ‘rol paylaşımı'dır" dedi.

Tabi bu arada ilke, ideoloji, omurga, ülke sevdası, milliyetçilik, kırmızı çizgiler ve vatan aşkını bir kenara bırakarak "yandaşlaşmanın dayanılmaz hafifliği"ne kapılan eski MHP'li kontenjanından köşe tutmuş olanların işi gücü bırakıp MHP'nin siyasetini sorgulamasına da değinen Dr. Devlet Bahçeli, "Bu kişilerin partimizi hedef alması lobilerin onları tam kıvama getirdiğinin işaretidir" diyerek satılmış liboşların şifrelerini çözüp foyalarını da meydana çıkarıyordu.

Bu liboşlar kim mi?

Merak etmeyin anlayanlar anladı!

Metin Özkan / Tercüman